Grand Canyon (Büyük Kanyon), Amerika’da en çok görmek istediğimiz yerlerden biriydi. Daha önce geldiğimizde de burayı görme şansımız olmamıştı ve içimizde kalmıştı. O nedenle kanyonu görmeyi planladığımız gün hevesle, erkenden yola çıktık. Aşağıdaki mavi rotayı takip ederek Phoenix’ten Grand Canyon’un güney kısmına ulaştık. Yolda Arizona çölünün yerini yavaş yavaş ormanlara bırakmasını izlemek çok keyifliydi.



Grand Canyon çok büyük bir bölge, tamamını gezmek için belki aylarca burada kalmak gerekir. Ancak böyle bir vaktiniz yoksa, bizim gezdiğimiz kanyonun South Rim diye de adlandırılan güney ucunu görmek en iyi seçenek. Burası yıl boyunca açık, çok güzel organize edilmiş bir milli park. Grand Canyon’da en güzel manzaraları izleyebileceğiniz birçok noktayı South Rim sunuyor, zaten kanyon ile ilgili görsellerin çoğu da burada çekilmiş. Bu bölgeyi gezince Grand Canyon hakkında iyi bir fikir edinebiliyorsunuz. Öte yandan, Grand Canyon’un tamamını gezmiş olmak için sadece Mayıs-Ekim arasında açık olan North Rim’i, Las Vegas’a yakın ve daha turistik olan, meşhur cam köprü Skywalk’un da yer aldığı West Rim’i ve kanyonun dibindeki doğa yürüyüşü parkurlarını da keşfetmek lazım. Ben burada sadece South Rim’i anlatacağım.

Öncelikle birkaç not:
- Bölgede çok ilginç bir hava var. Zaman zaman çok sıcak ve kuru olabildiği gibi, yaz ortasında bile fırtınalar görülebiliyor. Fotoğraflardan da görebileceğiniz gibi biz kanyonu ziyaret ettiğimiz gün her iki havayı da yaşadık. Mutlaka hava durumunu kontrol edip hazırlıklı gidin.
- Yanınıza bir matara alın, yol boyunca mataraları doldurabileceğiniz çeşmeler var. Su önemli, yürüyeceksiniz ve yorulacaksınız. Matara almadıysanız da ziyaretçi merkezlerinden bir tane alabilirsiniz, hem sonradan anısı olur.
- South Rim’de birkaç tane restoran ve cafe var. En iyi seçenek Bright Angel Lodge içindeki Harvey House Cafe. Çok sıra oluyor ama servis hızlı, yemekler de fena değil.
Amerika’da ziyaret ettiğimiz tüm milli parklar çok başarılı bir şekilde işletiliyor, son derece organize ve en tembel turistin bile kolayca gezeceği hale getirilmiş. Parkın çalışanları tipik Amerikan iş ahlakı ve güleryüzlülüğüyle ziyaretçilerin sorularını yanıtlıyorlar. Biz acele acele gelmiş olsak da Grand Canyon’a vardığımızda neredeyse öğle vakti olmuştu. Görevliler parkın doğu ucundaki Desert View Watchtower’ın epeyce uzak olduğunu, batı yönündeki Hermit’s Rest’e giden otobüslere binip duraklarda inerek gezersek günün geri kalanından en çok verimi ve keyfi alacağımızı kibarca anlattılar.

Milli parkın giriş noktası olan Grand Canyon Visitor Center‘daki manzara izleme alanı Mather Point, kanyonun en güzel manzaralarından birini sunuyor.
Bizim gittiğimiz Hermits Road hattı, parkın en çok ziyaretçi aldığı 1 Mart-30 Kasım tarihleri arasında özel araçlarla trafiğe kapalı oluyor. Yol üzerinde 9 ayrı manzara izleme noktası var. Bu hatta ücretsiz otobüslere binerek manzara izleme alanlarına ulaşıp muhteşem görünülerin tadını çıkarabilir, hareket etmeye hazır olduğunuzda bir sonraki otobüse atlayarak yola devam edebilirsiniz. Bölgeyi gezdiren otobüs şoförleri sürekli konuşarak esprili bir dille kanyon hakkında kısa bilgiler veriyorlar, bu nedenle bu yolculuklar kısa da olsa keyifli geçiyor. Ancak tabii ki bu alanlar arasındaki mesafeyi yürümeyi de tercih edebilirsiniz. Hatta Maricopa Point, Powell Point ve Hopi Point arasındaki mesafe oldukça kısa olduğu için bu kısmı yürümenizi özellikle tavsiye ederim.
Biz Grand Canyon’a giderken tam bir çöl manzarası ve iklimi bekliyorduk, bölgeyi ziyaret etmeden önce gördüğümüz fotoğraflardan aklımızda böyle bir imaj kalmış. Kanyonun içinin değil elbette, ama etrafında bizim bulunduğumuz bölgenin sık ağaçlarla kaplı olması bizi şaşırttı.
Kanyonun kenarından görünen uçsuz bucaksız manzara insanı gerçekten çok etkiliyor. Colorado nehri kayaları ince ince şekillendirerek inanılmaz bir doğa harikası yaratmış. Grand Canyon sadece 5-10 milyon yılda oluşmuş, bu da nehrin gücünü gösteriyor. Sadece diyorum çünkü bu süre Dünyamızın yaklaşık 4,5 milyarlık tarihinin içinde ancak küçük bir noktacık olabilir.

En son durak Hermits Rest’teki küçük mağazada hediyelik eşyalar bulmak mümkün. Hermits Road hattı toplam 11 km’lik uzunlukta. Dönüş yolunda otobüs tüm duraklara uğramadan hızlıca Visitor Center’a dönüyor. Uğradığı duraklardan biri ise sadece Village denen küçük yerleşim alanı. Biraz vaktimiz olduğu için burayı da gezdik. Bu bölgede Kolb Studio ve Verkamp’s Visitor Center gibi kanyonla ilgili detaylı bilgi alınabilecek yerler ile birlikte birkaç otel de var.
Parkın çıkışında bizi geyikler uğurladı.

Hava kararırken parktan çıkıp geceyi geçireceğimiz Las Vegas’a doğru yola çıktık, ama o başka bir yazının konusu.
Grand Canyon, hayatımda gezdiğim en etkileyici yerlerden biriydi. Umarım bir gün tekrar gelip kanyonun içindeki yürüyüş yollarını keşfetme, kamp yapıp eşsiz doğasını fotoğraflama şansım olur.