Amman’a arkadaşım Mohammed’in düğünü sebebiyle gittiğim için çok detaylı gezme fırsatım olmadı, yine de izlenimlerimi paylaşmaya çalışayım. Amman birçok tepe üzerinde kurulmuş oldukça eski bir şehir. Batı Amman’da modern binalar, iş ve alışveriş merkezleri, gece hayatı var, Doğu Amman ise şehrin tarihi bölgesi. İlk defa şehre giden biri için “daire” sistemi biraz kafa karıştırıcı olabilir, aslında bu “daireler” şehrin doğu-batı ekseninde uzanan ana aksının üzerindeki yuvarlak kavşakları anlatıyor. Taksiye bindiğinde bu “dairelere” göre gideceğiniz yeri tarif edebilirsiniz.
Amman’da muhteşem bir B&B’de kaldık. By the Lemon Tree‘nin aksi ama iyi niyetli sahibi Guido, yıllar önce eşiyle beraber Ürdün’e yerleşmiş, üç katlı bu villayı modern mobilyalar ve sanat eserleriyle donatarak misafirlere açmış. Kendisi de en alt katta yaşıyor. Burayı genelde şehirde uzun süre kalacak expatlar veya gezginler tercih ediyor, o nedenle kahvaltıda veya muhteşem manzaralı terasta dünyanın dört bir yanından ilginç insanlarla tanışmak mümkün. Terastan şehrin büyük bir kısmı görünüyor, uzaktan baktığımda şehrin görüntüsü benim çok hoşuma gitti. Tüm binalarda aynı krem rengi taşlar kullanılmış, bu da bir bütünlük sağlıyor ve hiçbir bina göze çirkin gelmiyor.
Kaldığımız yer, Downtown’un hemen üzerindeki tepede yer alan, şehrin en eski yerleşim yerlerinden biri olan Jebel Al-Weibdeh. Burası Amman’ın yakın dönemdeki en trendy mahallelerinden biri, küçük bahçeli villaların arasında muhteşem sanat galerileri, el sanatları satan atölyeler ve çok güzel cafeler var. Biraz soluklanmak için de özellikle Naqsh (Green Space Cultural Cafe) isimli cafe’yi öneririm. Amman’daki son günümüzde kahvaltı yapmaya gittiğimizde, “hoş geldiniz, bizde menü yok buyrun evde ne pişerse onu yersiniz” diye karşılamalarından bahçenin en güzel köşesine buyur etmelerine, muhabbeti koyulaştırıp Türk olduğumuzu öğrenince jest olsun diye Türkçe bir şarkı çalmalarına kadar her şeye bayıldık. Jebel Al-Weibdeh şehirde en çok hoşuma giden yer oldu ve Amman’a tekrar gitsem ya da burada yaşamaya karar versem kesinlikle yine burada kalırım.
Amman’da gezilmesi gereken diğer yerler Downtown bölgesi ve Rainbow Street. Downtown şehrin tarihi bölgesi, Amman’lılar oralarda yalnız dolaşmamızı pek tavsiye etmeseler de bence Ortadoğulu turisti rahatsız edecek bir durum yoktu. Amman’ın tarihi dokusunu anlamak için oralarda şöyle bir tur atmak güzeldi, ayrıca Ürdün’ün en güzel falafelini yapan Hashem Restaurant da burada. Hashem gayet salaş bir yer, oturacak masa bulursanız şanslısınız, ama çıtır çıtır koca bir tabak falafel 0.50 JOD.
Cebel-i Kal’a denen tarihi eser kalıntılarının olduğu bölge de Downtown’da, burada Emevilerden kalma bir saray ve çeşitli Antik Roma eserleri var. Açıkçası Petra’dan yeni gelmişken ve düğün telaşındayken buraları gezmek bizi pek çekmedi.
Amman’da gece hayatı ağırlıklı olarak Rainbow Street’te ya da şehrin daha modern ve zengin bir bölgesi olan Batı Amman’da. Bir gece Batı Amman’da dışarı çıktık. Eğlence anlayışı Türkiye’deki benzer yerlerden çok da farklı değil açıkçası. Herkes çok zengin ve çok güzel, bütün kızlar estetikli, bütün çantalar tasarım, bütün ayakkabılar Louboutin. Şişe açtırmayana masa vermiyorlar. Ama her yer bu kadar burnu havada değil, oturup güzel bir yemek yenilecek, içki içip muhabbet edilecek yerler de var.
Rainbow Street eski evlerin yenilenerek şık cafe ve restoranlara dönüştürüldüğü gece gündüz canlı, eğlenceli bir cadde. Buraya gündüz gittiğimiz için Sufra Restaurant’ta arkadaşlarımızla buluştuk. Menülerindeki modern Arap yemekleri çok lezzetli ve restoran çok güzel bahçeli bir köşkün içinde.
Amman trendy cafeleri, küçük şirin mahalleleri ile bende güzel hatıralar bıraktı. Dopdolu Ürdün seyahatimizin son durağı olarak bizi iyi ağırladı. Benim için hep en sevdiğim arkadaşlarımdan birinin evi, hayatımda gittiğim en güzel düğünün yeri olacak.